Düşmanın Gözleri Ardında

Bir zamanlar, uzak bir diyarda, Kuzey Yıldızı’nın altında gizemli bir köy vardı. Bu köyün adı Liria’ydı ve köyün sakinleri barış içinde yaşardı. Ancak köyün ötesinde, karanlık bir ormanın derinliklerinde, insanların sadece fısıltılarla bahsettiği bir düşman yaşardı. Bu düşman, Zehirli Göz olarak bilinen korkunç bir canavardı. Gözleri yeşil zehir saçar ve bakışıyla can alırdı.

Köyün genç savaşçısı Elara, köyünü bu tehditten korumak için yola çıkmaya karar verdi. Elinde babasından yadigar kalan gümüş kılıç ve annesinin ördüğü sihirli pelerinle, Elara cesurca ormana doğru yürüdü.

Ormanın içinde, yaprakların arasında hışırdıyan her ses Elara’nın kalbini biraz daha hızlandırıyordu. Derken, bir gölge hızla önüne düştü ve Elara aniden durdu. Karşısında, insan boyunda, yeşil gözlü, soluk tenli bir yaratık duruyordu. Zehirli Göz’den başkası değildi bu!

Zehirli Göz korkunç bir gülümsemeyle, “Neden geldin buraya, küçük savaşçı?” diye sordu.

Elara cesaretini toplayarak, “Köyümü senin zehrinden korumak için geldim. Seninle savaşacağım!” dedi.

Yaratık kıkırdayarak, “Pekâlâ, ama beni yenebileceğinden emin misin?” dedi ve gözlerinden yeşil bir ışık saçmaya başladı.

Elara, annesinin pelerinini kullanarak gözlerini korudu ve kılıcını yaratığa doğru salladı. Ancak Zehirli Göz hızlıydı ve saldırıdan kolayca kaçtı. “Bu kadar kolay olmayacak,” dedi yaratık, ve ardından ormanın derinliklerine doğru kaçtı.

Elara hemen peşinden koştu. Ormanın içinde saatler süren bir kovalamaca yaşandı. Sonunda Elara, Zehirli Göz’ü bir mağaranın içinde sıkıştırmayı başardı. Mağaranın dışı, zehirli dikenlerle kaplıydı, ancak Elara vazgeçmek bilmiyordu.

“Artık kaçacak yerin kalmadı!” diye bağırdı Elara. Zehirli Göz, köşeye sıkışmış bir şekilde ona baktı ve birden yüzünde bir değişiklik oldu. Gözlerindeki zehirli yeşil, hüzünlü bir maviye dönüştü. “Sen beni öldürmeye geldin, ama ben sadece yaşamak istiyorum. Ben de senin gibi, canımı korumaya çalışıyorum,” dedi yavaşça.

Elara şaşkınlık içinde kılıcını indirdi. “Neden herkesi korkutuyorsun peki?” diye sordu.

“Gözlerim bu laneti taşıyor,” dedi Zehirli Göz. “Bakışım insanlara zarar veriyor, istemeden… Bu yüzden yalnızım, bu yüzden ormanda gizleniyorum.”

Elara, yaratığın gözlerindeki acıyı görünce, ona yardım etmek istedi. “Belki beraber bir çözüm bulabiliriz. Köydeki bilge kadın sana yardım edebilir.”

Zehirli Göz yavaşça başını kaldırdı ve Elara’ya umutla baktı. İkisi birlikte köye doğru yola çıktı. Köydeki insanlar önce korktular, ama Elara’nın rehberliğinde ve bilge kadının yardımlarıyla, Zehirli Göz için özel bir gözlük yapıldı. Bu gözlük, onun zehirli bakışlarını filtreliyor ve artık kimseye zarar vermiyordu.

Zamanla Zehirli Göz, köyün bir parçası haline geldi ve köylüler ona Gerçek Adıyla, yani Eolan olarak seslenmeye başladılar. Eski düşmanları artık dost olmuştu, ve Liria köyü, bir kez daha barış ve umutla doluydu.

Ve böylece, Elara ve Eolan, köyün koruyucuları olarak, omuz omuza vererek yaşamaya devam ettiler. Düşmanlık ve korkunun, anlayış ve dostlukla nasıl yenilebileceğini tüm diyarda göstermiş oldular.

Yorum gönder