Gazzeli Çocuk ve Kayıp Bahçe

Bir zamanlar, Gazze’nin kenar mahallelerinden birinde küçük bir çocuk yaşardı. Adı Yusuf’tu. Yusuf, günlerini sokaklarda oynayarak ve hayal kurarak geçirirdi. Bu küçük ve meraklı çocuk, çevresinde olup biten her şeye büyük bir ilgiyle bakardı. Ancak en çok ilgisini çeken şey, büyükannesinin anlattığı eski masallardı. Büyükannesi, bir zamanlar Gazze’nin çok uzak olmayan bir yerinde, büyüleyici, gizemli bir bahçenin var olduğunu söylerdi. Bu bahçede her türlü meyve ve sebze bolca bulunur, suyu berrak nehirden gelirdi. Ancak zamanla, bahçe unutulmuş ve kaybolmuştu.

Yusuf’un aklında büyükannesi tarafından anlatılan bu masal canlanınca, kayıp bahçeyi bulmaya karar verdi. Ertesi sabah, evden birkaç küçük yiyecek ve su şişesi alarak yola çıktı. Yolculuğu sırasında birçok zorlukla karşılaştı ama vazgeçmedi. Güneş batarken, Gazze’nin dışındaki kıra ulaştı. Burada, yorgun düşmüş ve susuz kalmış bir şekilde, yaşlı bir adamla karşılaştı.

Yusuf: Merhaba amca, ben Yusuf. Siz kimsiniz?
Yaşlı Adam: Merhaba genç adam, ben Ahmed. Burada, bu eski yollarda çobanlık yapıyorum. Senin gibi küçük bir çocuğun burada ne işi var?
Yusuf: Büyükannemden duyduğum eski bir bahçeyi arıyorum. Söylenene göre, bu bahçe Gazze’nin biraz dışında yer alıyormuş.
Ahmed: Ah, sen büyülü bahçeden bahsediyorsun. Evet, eskiden böyle bir yer varmış. Ama o bahçeyi bulmak kolay değil, pek çok kişi aradı ama kimse bulamadı.
Yusuf: Peki, o bahçeyi nasıl bulabilirim?
Ahmed: Bahçeyi bulmanın tek yolu, kalbinin sesini dinlemektir. Bahçe, ancak gerçekten ihtiyacı olan ve doğayı sevenler tarafından bulunabilir.

Ahmed’in bu sözleri üzerine Yusuf, yoluna devam etmeye karar verdi. Günler süren arayışının ardından, nihayet büyük ve gizemli bir ormana ulaştı. Ormanın derinliklerinde, bir dere kenarında küçük bir yolu fark etti. Bu yol, onu büyük bir demir kapıya götürdü. Kapı, eski ve paslıydı, üzerinde çeşitli bitkiler büyümüştü. Yusuf, kapıyı ittirdi ve zorlukla açıldı. İçeri adım attığında, karşısına çıkan manzara karşısında büyülendi. Çünkü bu, büyükannesinin anlattığı bahçeydi.

Bahçe, tüm renklerin ve kokuların bir arada olduğu, adeta bir cennetti. Yusuf, bahçenin ortasında duran büyük bir ağacın altına gidip oturdu. O sırada, bir kadının sesini duydu.

Kadın: Hoş geldin, Yusuf. Seni bekliyordum.
Yusuf: Siz kimsiniz?
Kadın: Ben bu bahçenin bekçisiyim. Adım Leyla. Senin büyükannen burayı çok iyi bilirdi. Onun torunu olduğunu bilmek güzel.
Yusuf: Burayı nasıl buldum peki?
Leyla: Senin gibi saf bir kalple ve doğaya olan sevginle buldun. Bu bahçe, sadece gerçekten layık olanların bulabileceği bir yerdir.

Yusuf, bahçenin sırrını öğrenmişti; bu sadece bir yer değil, aynı zamanda bir durumdu. İnsanın içindeki iyilik ve doğayla olan bağı, bu gizli bahçeye giden yoldu. Artık her şeyi öğrenmiş olan Yusuf, bahçeden ayrılmaya hazır hissetti. Leyla ona, bahçeden ayrılırken yanına alması için bazı meyveler verdi.

Yusuf eve döndüğünde, büyükannesine tüm başından geçenleri anlattı. Büyükannesi, torununun bu serüvenini gururla dinledi ve ona, yaşadığı deneyimlerin, hayatı boyunca ona rehberlik edeceğini söyledi. Yusuf ise, kayıp bahçenin sırrını ve oradan aldığı dersleri asla unutmadı. Ve zamanla, Yusuf kendi bahçesini yetiştirmeye başladı, her zaman doğayla iç içe, sevgi ve umut dolu bir hayat sürdü.

Yorum gönder