Kayıkta Bir Gün
Sabahın erken saatleri, gökyüzü hâlâ koyu bir maviyle kaplıyken, küçük köyün kenarından geçen ırmakta bir hareketlenme başladı. Yaşlı balıkçı Hasan Amca, her sabah olduğu gibi, küçük ahşap kayığını suya indiriyordu. Kayığın adı “Mavi Dalga”ydı ve Hasan Amca için bu kayık, bir dosttan farksızdı.
O gün Hasan Amca, köyün çocuklarından biri olan küçük Elif’i de yanına almayı planlamıştı. Elif, her zaman ırmak kenarında oynarken, Hasan Amca’nın kayığını hayranlıkla izlerdi. Hasan Amca, Elif’in bu ilgisini fark edince, onu bir gün balık tutmaya davet etmişti.
“Elif, hadi çabuk ol! Balıklar bizi beklemiyor!” diye seslendi Hasan Amca, kayığın yanında onu beklerken.
Elif koşarak geldi, gözleri heyecanla parlıyordu. “Hazırım Hasan Amca! Bugün kaç balık yakalayacağız?”
Hasan Amca gülümsedi. “Göreceğiz, göreceğiz. Önce balıkları bulmalıyız.”
Kayığa binerken Elif biraz tedirgindi ama Hasan Amca’nın güven veren tavırları onu rahatlattı. “Mavi Dalga” yavaşça ırmaktan aşağı doğru süzülmeye başladı.
“Biliyor musun Elif, balık tutmanın en önemli kuralı sabırdır,” dedi Hasan Amca, oltasını hazırlarken.
Elif merakla dinliyordu. “Sabır mı? Neden?”
“Çünkü balık tutarken hemen balık gelmeyebilir. Beklemek gerekir, doğru anı kollamak gerekir. İşte o zaman en güzel balıkları yakalarsın.”
Elif düşünceli bir şekilde başını salladı. “Ben sabırlı olmaya çalışırım.”
Güneş yavaş yavaş yükselirken, ikili sessizce balık tuttular. Hasan Amca, Elif’e nasıl balık tutulacağını adım adım gösterdi. Arada sırada küçük bir balık yakalandığında, Elif’in yüzündeki mutluluk görmeye değerdi.
Öğle saatlerine doğru, bir an için ikisi de oltalarını suya bırakıp, etrafa baktılar. Irmak, etrafındaki doğayla birlikte huzur verici bir manzara sunuyordu.
“Hasan Amca, burası çok güzel. Her gün buraya gelmek çok hoş olmalı,” dedi Elif, gözlerini kırpıştırarak.
“Evet Elif, benim için burası bir cennet gibi. Her gün bu suyun üzerinde olmak, doğayla iç içe olmak beni çok mutlu ediyor.”
Bir süre sonra, yavaşça ırmak kenarına yaklaşırken, Elif bir şey fark etti. “Hasan Amca, bak! Orada bir kuğu var!”
Hasan Amca dikkatlice baktı. Gerçekten de, ırmakta zarif bir kuğu yüzüyordu. “Güzel bir kuğu,” dedi. “Doğada her canlı birbiriyle bağlantılı. Kuğular da ırmakta yaşayan balıklar gibi, buranın bir parçası.”
“Her şey birbiriyle bağlantılı mı?” diye sordu Elif.
“Evet, tıpkı seninle benim burada balık tutmamız gibi. Senin öğrenme arzun ve benim öğretme isteğim. Hepsi bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı.”
Gün batımına doğru, Elif ve Hasan Amca kayıklarını kıyıya çektiler. Elif, gün boyunca öğrendikleri ve yaşadıkları için Hasan Amca’ya teşekkür etti.
“Bugün çok şey öğrendim Hasan Amca. Hem balık tutmayı hem de sabırlı olmayı. Ve her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu!”
Hasan Amca, Elif’in başını okşayarak, “Sen de çok iyi bir öğrencisin Elif. Umarım, bu güzellikleri ve dersleri hayatın boyunca unutmazsın,” dedi.
Elif, evine dönerken arkasına bakıp, “Mavi Dalga”ya ve Hasan Amca’ya el salladı. O gün, küçük bir kayıkta büyük dersler öğrenmişti. Ve belki de en önemlisi, hayatın basit ama değerli anlarını keşfetmenin tadını çıkarmayı öğrenmişti.
Yorum gönder