Kuzu’nun Gizli Bahçesi

Küçük bir köyün eteklerinde, huzur dolu bir bahçe vardı. Bu bahçe, köyün en sevimli sakinlerinden biri olan Kuzu’nun sığınağıydı. Kuzu, bahçesinde dolaşmayı, yeni çiçekler dikmeyi ve meyve ağaçlarının gölgesinde dinlenmeyi çok severdi.

Bir gün Kuzu, bahçesinin en uzak köşesinde eski bir kitap buldu. Kitabın kapağı yıpranmış ve sayfaları solmuştu, ama içindeki hikayeler ve büyü formülleri hâlâ okunabiliyordu. Kuzu, büyük bir merakla kitabı okumaya başladı ve kısa süre sonra bahçesinde uygulayabileceği bir büyü buldu.

Kuzu, büyüyü denemeye karar verdi ve kitapta yazıldığı gibi, gerekli malzemeleri topladı. Biraz gül yaprağı, üç damla çiy, bir tutam toprak ve en önemlisi, bahçenin en eski ağacının bir yaprağı. Malzemeleri bir araya getirdiğinde, Kuzu büyüyü söylemeye başladı.

Tam o sırada, köyün yaşlı bilgesi Baykuş, bahçenin kapısından içeri girdi.

Baykuş: “Kuzu, ne yapıyorsun burada böyle tek başına?”

Kuzu: “Merhaba Baykuş, bu eski kitabı buldum ve içindeki büyüyü deniyorum. Belki bahçemi daha da güzel yapabilir.”

Baykuş, merakla kitaba yaklaştı ve sayfaları karıştırdı.

Baykuş: “Hmm, bu kitap çok eski ve güçlü büyüler içeriyor. Ama unutma, her büyünün bir bedeli vardır. Emin misin devam etmek istediğine?”

Kuzu, bir an düşündü ve sonra cesaretle cevap verdi.

Kuzu: “Evet! Bahçemi daha sihirli bir yer yapmak istiyorum.”

Baykuş, Kuzu’nun kararlılığını görünce başını sallayarak ona yardım etmeye karar verdi. İkisi birlikte büyüyü tamamladılar. Aniden, bahçenin ortasında parıldayan bir ışık belirdi ve her yerdeki çiçekler daha da canlandı, meyve ağaçları anında meyve vermeye başladı.

Kuzu, gözlerine inanamıyordu. Bahçesi, kitapta vaat edildiği gibi, bir cennet bahçesine dönüşmüştü.

Kuzu: “Baykuş, çok teşekkür ederim! Bahçem hiç bu kadar güzel olmamıştı!”

Baykuş: “Unutma Kuzu, büyü güzel şeyler yapabilir ama daima dengede olmalıdır. Bu gücü bilgece kullan.”

Günler geçtikçe, Kuzu’nun bahçesi köyde ün kazandı. İnsanlar, hayvanlar hatta kelebekler bile bahçeyi ziyaret etmeye başladı. Fakat Kuzu, büyünün etkisini korumak için sürekli olarak yeni büyüler yapmaya başladı. Her büyüyle birlikte, bahçenin sihri biraz daha artıyordu ama Kuzu’nun mutluluğu azalıyordu.

Bir gün, Kuzu yorgun ve mutsuz bir şekilde Baykuş’un yanına gitti.

Kuzu: “Baykuş, bahçem çok güzel ama ben hiç mutlu değilim. Ne yapmalıyım?”

Baykuş, Kuzu’nun gözlerine bakarak ona doğruları söyledi.

Baykuş: “Gerçek mutluluk, bahçenin güzelliğinde değil, onunla kurduğun bağda yatar. Büyüyü kullanmaktan vazgeç ve bahçene kendi emeğinle, sevginle bak. O zaman hem bahçen hem de sen gerçek mutluluğu bulacaksınız.”

Kuzu, Baykuş’un sözlerini dinledi ve büyü yapmayı bıraktı. Yavaş yavaş, bahçesi eski doğal haline döndü ama bu sefer Kuzu, her bir çiçeği ve ağacı daha derin bir sevgiyle bakıyordu. Bahçe, artık sadece göz alıcı değil, aynı zamanda sevgi dolu bir sığınak haline gelmişti.

Kuzu, gerçek mutluluğun büyülerle değil, sevgi ve emekle geldiğini öğrenmişti. Ve böylece, Kuzu ve Baykuş, birlikte daha nice yıllar boyunca köyün en güzel bahçesinde dostça vakit geçirdiler.

Yorum gönder