Müslüman Mahallenin Sevgi Dolu Çocuğu

Bir zamanlar, küçük bir kasabada, herkesin birbirini tanıdığı, dar sokakları ve rengarenk çiçeklerle bezeli bahçeleri olan mütevazı bir mahallede yaşayan bir çocuk vardı. Adı Yusuf’tu ve o, mahalledeki herkes tarafından sevilir, sayılırdı. Yusuf, Müslüman bir ailenin çocuğu olarak büyümüş, küçük yaşlardan itibaren insanlara sevgi ve saygı göstermenin önemini öğrenmişti.

Yusuf’un en yakın arkadaşı, mahallenin diğer ucunda oturan ve aynı okula giden Emre’ydi. Emre, Yusuf gibi Müslüman bir ailede büyümemiş, ancak Yusuf’un ailesi tarafından her zaman sıcak bir yuva bulmuştu. Onlar birlikte büyüdüler, birlikte oyunlar oynadılar ve birlikte ders çalıştılar.

Bir gün Yusuf ve Emre, mahalledeki yaşlı bir komşuları olan Bayan Ayşe’yi ziyaret etmeye karar verdiler. Bayan Ayşe, mahallenin en yaşlı sakinlerinden biriydi ve genellikle yalnız zaman geçirirdi. Yusuf ve Emre, ona sık sık uğrayıp halini hatırını sorar, bazen de alışverişlerini yapmalarına yardımcı olurlardı.

Yusuf: “Merhaba Bayan Ayşe, nasılsınız? Size biraz meyve getirdik.”

Bayan Ayşe: “Oh, ne kadar düşüncelisiniz Yusuf’cum, Emre’cim. Sağ olun, iyi ki varsınız. Lütfen içeri gelin.”

İkili içeri girdikten sonra Bayan Ayşe onlara kurabiyeler ve limonata ikram etti. Yusuf ve Emre, yaşlı kadının sohbetini çok severdi. Bayan Ayşe, gençlik günlerinden, eski mahalleden ve yaşadığı güzel anılardan bahsederdi.

Emre: “Bayan Ayşe, Yusuf ile birlikte mahalledeki çocuklara futbol öğretmeyi düşünüyoruz. Hem onlarla vakit geçirmiş oluruz hem de onlara takım çalışmasının önemini anlatırız. Ne dersiniz?”

Bayan Ayşe: “Ne güzel bir fikir! Siz gençlerden böylesine güzel haberler duymak beni çok mutlu ediyor. Mahallemizin çocuklarına güzel örnekler oluyorsunuz.”

Günler geçtikçe Yusuf ve Emre, futbol eğitimlerine başladılar. Mahalledeki çocuklar, her yaştan, her kültürden gelip bu küçük futbol takımına katıldı. Yusuf ve Emre, çocuklara sadece futbol öğretmekle kalmıyordu, onlara takım ruhu, dürüstlük, saygı gibi değerleri de aşılıyordu. Bu aktivite, mahalledeki çocuklar arasında bir birlik ve beraberlik duygusu yaratmıştı.

Bir gün, mahallenin gençlerinden biri olan Fatih, futbol oyunu sırasında tartışma çıkardı. Fatih, diğer takımdan bir çocuğa sert bir şekilde müdahalede bulunmuş ve aralarında gerginlik başlamıştı.

Yusuf hemen araya girdi:
“Fatih, futbol bu tür kazaların olabileceği bir oyun ama önemli olan nasıl davrandığımız. Biz burada birbirimize saygı göstermeyi ve sabırlı olmayı öğreniyoruz.”

Fatih, başını öne eğerek:
“Haklısın Yusuf, özür dilerim. Biraz hırs yaptım galiba.”

O gün çocuklar, Yusuf’un bu olgun tutumundan çok etkilendi. Onun bu davranışı, mahalledeki herkesin birbirine karşı daha anlayışlı ve sabırlı olmasını sağladı. Yusuf ve Emre, sadece bir futbol takımı kurmakla kalmamış, aynı zamanda mahalledeki çocuklara hayatın önemli derslerini de öğretmiş oldular.

Yıllar sonra, Yusuf ve Emre büyüdüğünde, mahalledeki çocuklar onları hep sevgi ve saygıyla anımsadı. Onların kurduğu futbol takımı, mahallenin geleneği haline geldi ve her yeni nesil, bir öncekinden aldığı bu güzel mirası devam ettirdi.

Böylece, Yusuf ve Emre’nin başlattığı bu küçük adım, mahalledeki herkesin hayatına dokundu ve onlara, farklılıklarımız ne olursa olsun, birlikte daha güçlü ve mutlu olabileceğimizi öğretti.

Yorum gönder