Puslu Rüyalar

Bir zamanlar, uzak bir ülkede küçük bir çocuk yaşardı. Adı Pınar’dı ve en sevdiği şey uyumaktı. Her gece yatağına uzanır, gözlerini kapatır ve puslu rüyalara dalardı.

Pınar’ın odası, yıldızlarla dolu bir gökyüzü gibi parlıyordu. Duvarları pembe ve mavi renklerle süslenmişti ve odasına giren herkes huzur bulurdu. Pınar’ın yatağı da en sevdiği renklerdeydi: beyaz ve mor.

Her gece, Pınar yatağına uzanırken annesi yanına gelir, ona masallar anlatırdı. Pınar’ın annesi, en güzel masalları anlatan bir kadındı. Ses tonu o kadar yumuşak ve melodiktir ki Pınar, annesinin sesiyle rüyalarına dalardı.

Bir gece, Pınar’ın annesi ona uzun bir uyku hikayesi anlattı. Hikaye, bir prensesin büyülü bir ormanda kaybolmasıyla başlıyordu. Pınar, prensesin maceralarını hayal ederken gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı. Uykuya dalarken, prensesin büyülü dünyasına adım attı.

Sabah olduğunda, Pınar uyanıp gözlerini ovuşturdu. Gece boyunca gördüğü puslu rüyalar hala aklındaydı. Annesine sarıldı ve ona teşekkür etti. Pınar, o geceki rüyalarını asla unutmayacak ve her gece puslu rüyalara dalacak kadar mutlu bir çocuktu.

Yorum gönder